Savaşların sonrasında erişilen “barışta”, güçlü olanın (haklı olanın anlamında değil) kazandığı şan, şeref, mal-mülk ne varsa tarih olarak yazılır da, kaybedenlerin yani halkın acıları, kaybettikleri söz konusu bile edilmez. Böylesi bir savaş-barış diyalektiği gerçekte bir sonraki savaşı ya da barışı taşır içinde. Günümüze kadar yansıyan sonuçlarına bakıldığında bunun somut örnekleri I. ve II. Dünya Savaşlarıdır.
1 Eylül 1939’da Nazi Almanyası’nın Polonya’yı işgali ile başladığı kabul edilen II. Dünya Savaşı, 75 yıl önce ABD’nin Hiroşima’ya (6 Ağustos 1945) ve Nagazaki‘ye (9 Ağustos 1945) attığı iki atom bombasının yok ettiği 200 bine yakın insanla zirveye ulaşan dehşetle son buldu. Sonrasında 1 Eylül, Dünya Barış Günü olarak kutlanılır oldu.
Barışın en genel anlamıyla bireysel/kurumsal her alan ve ilişkide şiddetin olmaması olarak tanımlanması yerine, savaşmama hali olarak tanımlandığı sürece insanlık güvende olmayacaktır.
Barışı savaşmama hali olarak tanımlamak eksik kalır.
1 Eylül Dünya Barış Gününüz Kutlu Olsun!
Önümüzdeki geleceği ülkemiz, insanlık ve dünyamız adına barış, huzur ve mutluluğa taşıyacak bütün bilimsel ürünlerinizi ve görüşlerinizi bu Platform’da sergilemekten onur duyacağız.
Bilim, Teknoloji ve İnovasyon Politikaları Platformu
Dostluk ve sevgiyle …