Şu günlerde aya gitmekten başlayıp samanyoluna uzanan söylemlerle yeniden milat yazılırken bir anımsatma olmak üzere ülkemizde yakın geçmişte sevgili Aykut Göker’in önemli katkılarıyla 1995’te yayınlanan ve içinde “Ulusal Havacılık ve Uzay Konseyi” kurulması önerisi de olan bir TÜBİTAK çalışmasını “Havacılıkta Bilim-Teknoloji-Sanayi Politikaları, Türkiye İçin Öneriler, Bilim ve Teknoloji Strateji ve Politika Çalışmaları, TÜBİTAK BTP 95/03, Ekim 1995” yeniden dikkatinize sunuyoruz.
Pek iyi anılarla olmasa da 2020 yılını da ölü zamanlar arasına koyarak 21. yüzyılın beşte birini geride bıraktık. İnsanlığın “mavi bilyeyi” hoyratça kullanmasından kaynaklanan küresel sorunlarımızın yanı sıra Covit-19 salgınının yarattığı sorunlarla mücadele edilecek yeni bir yılın başlangıcındayız.
Genç kuşakların çağdaş bir eğitimden yoksun, geniş kesimlerin ise bilgiden ve bilimden uzak kalmaları en zayıf yanımızı oluşturmaktadır. Bu karanlık süreçte yaşamda karşılığı olmayan her türlü “hakikat bükücü” safsatanın bilgi olarak sunulması karşısında Platformumuzu bilimsel ve entelektüel ürünlerle zenginleştirmeye çalışmaktayız. Platformumuz “bilgi, daha fazla bilginin” peşindedir.
Son iki yüzyılda aşılardan ilaçlara, medikal cihazlardan tedavi yöntemlerine kadar yaşanan gelişmeler insanoğlunun ortalama yaşam süresini uzatırken yaşam kalitesini de arttırdı. Medikal yenilikçilik alanında yaşanan önemli gelişmeler tanı ve tedavide parlak sonuçlar alınmasını sağlamakta iken birden karşımıza Covit-19 çıkıverdi. Medikal yenilikçiliğin en parlak örneklerinin görüldüğü ülkelerde bile hâlâ görünür gelecek için bir umut olduğunu söylemek zor. Peki, neden böyle oldu?
18 Kasım 2016’da yitirdiğimiz H. Aykut Göker, 27.06.2002’de kurduğu bu platformun “Platform Hakkında” bölümünde;
“… Türkiye için tek stratejik seçenek bilim, teknoloji ve teknolojik inovasyonda yetkinleşmektir. Yetkinleşme elbette toplum içindir; toplumun bütün katmanlarının refahı ve gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak içindir.” diyor.
O’nun siyasal ve profesyonel yaşamı boyunca yüksek bir yurtseverlikle ve özveriyle yürüttüğü çalışmaları ve eserleri bu platformda yer almaktadır. Eleştirel akıldan kaynaklanan uyarıları bu eserlerinde yer aldı. Ne yazık ki bu uyarıları hâlâ geçerli. Birkaç örnek,
“Kaotik ortam ürkütücü... Zaman, bu gidişe itirazı olanların potansiyel güç ve değerinin farkına varma ve o potansiyeli kuvveden fiile çıkaracak örgütlü gücü yaratabilme zamanı...
Savaşların sonrasında erişilen “barışta”, güçlü olanın (haklı olanın anlamında değil) kazandığı şan, şeref, mal-mülk ne varsa tarih olarak yazılır da, kaybedenlerin yani halkın acıları, kaybettikleri söz konusu bile edilmez. Böylesi bir savaş-barış diyalektiği gerçekte bir sonraki savaşı ya da barışı taşır içinde. Günümüze kadar yansıyan sonuçlarına bakıldığında bunun somut örnekleri I. ve II. Dünya Savaşlarıdır.